İÇİNDEKİLER
SAYD
(AVCILIK)
Avlanması Caiz ve Haram Olanlar
Avlanan Hayvanın
Yenilebilmesi İçin Gereken
Şartlar
Köpek Yakaladığı Avdan Yerse
HAYVANLARIN KESİMİ
Hayvanı Keserek Temize Çıkarmak
İki Türlü Olur
Etleri Yenilen ve Yenilmiyen
Hayvanlar
KURBAN
KURBAN Kime Farzdır
Hayvanın
Temize
Çıkarılmasında Kesilen Damarları
Etleri Yenilen
ve
Yenilmeyen Hayvanlar
Paylaşım
CİNAYETLER
Kasden Öldürme
Kasde Benziyen Öldürme
Hata Yolu ile Öldürme
Hata Yerine Geçen Öldürme
Sebeb Vererek Öldürme
Öldürme Keffâreti
KISAS
Rehin ve Rahin
Uzuvlar Hakkındaki Kısas
Diyet Neden Verilir
ALINTI
Hakkında Diyet Gereken Şeyler
ŞECCELER
BAŞ VE YÜZDEKİ YARALAR VE
HÜKÜMLERİ
ANA RAHMİNDEKİ ÇOCUĞU
DÜŞÜRMEK
Gurre ve Diyet
UMÛMÎ YOLA ÇIKARTILAN OLUK,
DÜKKÂN
HELA V.S. ŞEYLERİN
HÜKMÜ
Hayvanların
Cinayeti
Köle Ve Köle Hükmünde
Olanların Cinayetlerinin
Hükümleri
Kasâme /
Katili Bulmak İçin Yemin
Verdirmek
Meâkıl /
Diyetler ve
Âkile
Dereceleri İtibari ile Şu
Kimseler Âkile Olurlar
**
Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adı ile
Allah (c.c.) kime hayır murad ederse
onu dinde derinleştirir.
(Tecrîd-i Sarîh)
.
SAYD (AVCILIK)
Avlanması Caiz ve Haram Olanlar
1 – Öğretilmiş
hayvanlar ve keskin oklar vasıtası ile yenilmesi helâl olan hayvanları yemek
için, helâl olmayanları da derileri ve kılları, için avlamak caizdir.
2 - Ava giden
hayvanlar; yırtıcı hayvanlardan azı dişleri olanlar, kuşlardan da pençeli
olanlardır.
3 - Avlanan Hayvanın Yenilebilmesi İçin
Şu Şartlar Lâzımdır
- Avın yaralanmış olması, (yâni yaralanma tesiri ile ölmesi),
- Av hayvanı; salanın veya silâh atanın müslüman yahut ehli kitaptan birisi olması,
- Hayvanı salarken yahut silâh atarken besmele çekilmesi,
4) Avın,
insanlardan kaçan ve ele geçmeyen bir hayvan olması,
5) Avın, gözden
ırak olmaması ve (hayvanın salıverilmesinden yahut silâhın atılmasından hemen
sonra) başka bir işle uğraşılmayıp peşine düşülmesi gerekir.
4 - Köpek ve
benzerleri gibi azı dişli hayvanların talim görmüş olması; avlarını yememeleri
ile anlaşılır. Doğan, çakır ve bunlara benzer tırnaklı hayvanların talimli
olduğu; salındıklarında buna uymaları ve çağırıldıklarında da geri
gelmelerinden anlaşılır.
5 - Bir hayvanın
talim görüp görmediğinin bilinmesi için bu işe ehil olan kimselere başvurulur.
Bu konuda bir süre belirlemeye gerek yoktur. Hayvanın talim görmüş olduğuna
karar verildikten sonra, avını yer yahut çağırıldığında geri gelmezse yeniden
talimli olmadığına karar verilir ve bundan önce tuttuğu avdan arta kalan haram
olur (SM).
6 - Avcı (silâhını
atarken yahut hayvanını salarken) besmele çekmeği unutursa av yine de helâl
olur.
7 - Birden fazla
hayvana tek bir mermi atılırsa yahut köpek gönderilse de hayvanların hepsi veya
biri avlanmış olsa, avlanan hayvanlar helâl olur. Veya köpek bir hayvana
gönderilse, o da gidip başkasını tutsa, gönderilen yönde ise helâl olur.
8 - Bir kimse
köpeğini besmele çekmeden gönderir ve sonra besmele çekerek köpeğini teşvik
ederse yahut bir Müslüman, köpeğini ava salar Mecûsî de onu teşvik ederse veya
bunun aksi olursa köpeği salma haline itibar edilir.
9 - Köpek,
yakaladığı avdan yerse bu hayvanın eti (köpeğin onu sahibi için değil de
kendisi için tutmuş olacağından) yenilmez. Fakat kanını içerse yenilir. Bir
köpek diri hayvandan bir parça koparır ve atar sonra hayvanı yakalar ve öldürür,
bundan sonra da önceden koparıp attığı parçayı yerse bu avın eti yenilir.
Doğan kuşu yakaladığı avdan yerse bu
avın etini yemek helâl olur.
10 - Bir avcı avını
sağ olarak ele geçirirse, isterse silâhla vurmuş olsun o hayvanı kesmedikçe
eti helâl olmaz.
11 - Bir avcının
köpeğine, üzerine besmele çekilmemiş olan başka bir köpek yahut bir Mecûsînin
köpeği veya eğitilmiş olmayan bir köpek arkadaşlık yapsa tutulan av yenilmez.
12 - Bir hışırtı
duyup insan olduğunu zannederek ona silâhını çeker veya köpeğini salarsa ve
bir de baksa ki o bir avdır, bunun eti yenilir.
13 - Vurulan av
hayvanı; suya düşerse yahut önce bir dama veya uçurum bir araziye düşer veyahut
da mızrağın (dikilmiş olan) demir ucu üzerine düşse ve sonra da yere yuvarlansa
bu avın eti yenilmez. Fakat başlangıçta yere düşen hayvanın eti yenilir.
Avlanan su kuşunun yarasına su isabet
ederse eti yenilmez[1][1]. Su isabet etmezse yenilir.
14 - Çamurdan
yapılmış yuvarlak saçma, taş ve sopa ile kenarları ince ortası kalın olan okun
enine dokunması ile öldürülen hayvanların etleri yenilmez. Eğer bu çeşit okun
keskin tarafı deriye isabet ederek yarıp içeriye nüfuz ederse hayvanın eti
yenilir.
15 - Ava bıçak veya
kılıç atılır ve ondan bir uzuv koparılırsa bu avın eti yenilir. Fakat kopan
uzuv yenilmez. Kılıç veya bıçak atmakla hayvan ortadan ikiye bölünürse eti
yenilir. Üç parçaya ayrıldığında eğer az olan kısım baş tarafında kalmışsa bu
hayvanın da eti yenilir.
16 -Bir avcı, avını ağır
şekilde yaralasa, sonra başka bir avcı ona atıp öldürse hayvanın eti yenilmez
ve ikinci avcı, birinciye, noksansız yaralı kıymetini öder. Birinci ağır
yaralamamışsa eti yenilir ve bu sefer av ikinci avcının olur.
HAYVANLARIN KESİMİ
Hayvanı
Keserek Temize Çıkarmak İki Çeşit Olur
a) İhtiyarî olarak kesim ki: Hayvanı
boğazından ve göğsündeki kesim yerinden kesmektir.
b) Izdırarî kesim (çaresizlik ve acz
hâlinde) ki: Hayvanı rasgele herhangi bir yerinden kesmektir.
18 - Gerek ihtiyarî
ve gerekse ızdırarî her iki şekilde de besmele çekilmesi ve kesenlerin
Müslüman yahut ehli kitaptan olmaları şarttır. Besmele çekilmesi unutulursa
hayvan yine helâl olur.
19 - Bir hayvan
yatırılıp da besmele çekildikten sonra vaz geçilip o besmele ile başka bir
hayvan kesilirse etini yemek helâl olmaz. Fakat besmele çekildikten sonra
bıçağın değiştirilmesi zarar vermez.
20 - "Bismillah,
Allah’ım falanın namına kabul et" demek gibi Allah’ın isminin
yanında başkasının da isminin bulunması mekruhtur.
21- Deveyi, boğazın göğse bitiştiği
yerinden, sığır ve davarı da boğazından kesmek sünnettir. Bunun aksi yapılır
da deve boğazından, sığır ve davar da boğazın göğse bitiştiği yerinden
kesilirse etleri yenilmekle beraber mekruh olur.
22 - Hayvanın Temize Çıkarılmasında
Kesilen Damarları
a) Nefes borusu,
b) Yemek borusu,
c) İki şah damarıdır. Bu dördünün
kesilmesi ile hayvanın yenilmesi helâl olur. Bu dördünden (herhangi) üçünün
kesilmesi ile de hayvanın eti yenilir (S).
23 - Kan akıtan ve
şah damarlarını kesen her âletle hayvanı kesmek caizdir. Ancak yerinde duran
diş ve tırnakla yani, bir insan kendi diş ve tırnağı ile bir hayvanı boğazlarsa
bu caiz olmaz. Bıçağı bilemek müstehaptır.
24 - Bıçağı iliğe
kadar vardırmak veya başı koparmak sureti ile yapılan kesmede, hayvanın eti
yenilmekle beraber mekruh olur. Hayvan soğumadan önce derisini yüzmek de
mekruhtur.
25 - Vahşî av
hayvanlarından ehlileşenlerin temize çıkarılması ancak kesilmeleri ile olur.
Ehil hayvanlar da vahşileşince temize çıkarılmaları ızdırarî (yani avda olduğu
gibi denk gelen yerlerinden vurulmaları ve yara almış olmaları ile) olur.
26 - Kesilen bir
hayvanın karnından ölü yavrusu çıkarsa bu yavrunun eti yenilmez (SM) [2]
27 - İnsan ve
domuzdan başka eti yenilmeyen bir hayvan kesildiği zaman derisi ve eti temiz
olur.
28 - Yırtıcı
hayvanlardan azı dişi olan her hayvanın ve uzun tırnaklı kuşların etleri helâl
değildir.
29 - Ehil eşek,
katır ve at (SM) etleri helâl değildir [3].
30 -a. Akbaba, Lori,
karga, keler, kaplumbağa ve haşarat yemek mekruhtur [4].
b. Ekin kargası, saksağan, tavşan
ve çekirge yemek helâldir.
31 -Balık cinsinden başka diğer su
hayvanları yenilmez. Kendi kendine ölüp su üstüne çıkan balıklar da
yenilmezler.
KURBAN
KURBAN Kime Farzdır
32 - Kurban kesmek;
a) Zengin,
b) Mukim,
c) Hür olan her Müslümana vaciptir.
33 - Koyun ve keçi,
bir kişi için kurban olur. Hepsi de Müslüman olup kurban kesmeyi
azmettiklerinde yedi kişinin bir sığır veya deveyi kurban etmesi caizdir. Bir
kimse kurban için bir sığır satın alsa da sonra ona altı kişiyi ortak etse caiz
olur.
*
Kurbanın Eti Ve Paylaşım
34 - Ortaklar eti
tartı ile bölüşürler.
35 - Kurban, sadece
deve, sığır koyun ve keçiden olur. Yaş bakımından hac esnasında kesilmeğe
yeterli olan bunda da yeterli olur [5].
36 - Kurban ancak eyyânı-ü nahr denilen kurban bayramının ilk üç
gününde kesilir. Bu günler Zilhicce ayının 10,11 ve 12. günleridir. Birinci
gün kesmek daha iyidir. Bu günler geçince artık kurban kesilmez. Fakir olan
bir kimse, kurban için bir hayvan satın almışsa müddetin geçmesi ile bunu diri
olarak tasadduk eder. Zengin ise ister bir kurban almış olsun, ister almamış
olsun parasını sadaka olarak verir.
Kurban kesiminin vakti, bayramın
birinci günü fecrin doğumu ile başlar. Ancak şehirde oturanlar bayram namazı
kılınmadan önce kurban kesemezler.
37 - Kurban kesen,
etinden yer, fakirlere ve zenginlere dağıtır ve evinde de alıkoyar.
38 – Kurbanı, ehli
kitap (Yahudi ve Hıristiyan) tan birisine kestirmek mekruhtur. Başkasının
kurbanı izni olmadan kesilirse yine kurban yerine geçer (Z).
39 - İki kurban
sahibinden her biri yanılıp diğerinin kurbanını kesmiş olsa caiz olur ve
herkes kendi kurbanını kesilmiş ve soyulmuş olarak diğerinden alır ve hiç bir
şey de ödemez. Kurbanları yedikten sonra farkına varırlarsa helâlleşmeleri
kendilerine yeter. Anlaşamazlarsa birbirlerine etlerinin kıymetini öderler.
CİNAYETLER [6]
40 - Hükümler;
Cezayı gerekli kılan katil (adam öldürme) beş çeşittir:
a) Kasden öldürme,
b) Kasde benzeyen öldürme (şibh-i
amd),
c) Hata yolu ile öldürme,
d) Hata yerine geçen öldürme,
e) Sebep vererek (bîsebebin veya
tesebbüben) öldürme.
Kasden Öldürme
41 - Kasden öldürme;
kılıç, keskin taş, keskin kamış ve ateş gibi bedenin kısımlarını birbirinden
ayıran âletlerle kasden vurup öldürmektir.
42 - Kasden vurup
öldürmenin gerektirdiği hüküm; hem günâh ve hem de kısas cezasıdır. Ancak şu
durumlarda kısas cezası düşmektedir:
a) Maktulün velîlerinin katili af etmesi
ile,
b) Katilin rızası ile malından bir şey
vermek karşılığında yapılan sulh atlaşmasına göre malın verilmesinin
gerekmesiyle,
c) Maktulün velilerinden birinin sulh
olması veya affetmesi ile. Bu durumda mirasçılardan geriye kalanların diyetten
hissesi âkile (katilin diyetini ödemekle mükellef tutulan akrabası, aşireti
v.s.) üzerine lâzım gelir,
d) Babanın oğlunu öldürmesi gibi kasde
benziyen öldürme yüzünden kısas hakkını almak müteazzir olduğunda. Bu durumda
üç sene içinde katilin malından diyetin ödenmesi lâzım gelir.
· Kasden öldürmede ayrıca keffâret cezası
yoktur.
Kasde Benzeyen Öldürme
43 - Kasde benzeyen
öldürme; Taş, sopa ve yumruk gibi vücudun cüzlerini, kısımlarını birbirinden
ayıramayan (SM) âletlerle birisine kasden vurup öldürmektir. Bunun gerektirdiği
hüküm; günâh kazanmak keffâretini ödemek ve katilin âkılesinin diyet-i
mügallazayı (ağır diyeti) yüklenmesidir.
Kasde benzeyen öldürme nefsi teleften
gayrı şeylerde uzuvlar hakkında kasıt sayılır.
Hata Yolu ile Öldürme
44 - Hata yolu ile
öldürme: Av zarını ile silâh atıp bir şahsı öldürmek veya harbî = (düşman)
diye bir müslümanı öldürmüş olmak yahut bir hedefe atarken kurşunun bir insana
tesadüf etmesinden ibarettir. Bunun hükmü, keffâretini vermek ve âkılenin
diyetini ödemeleridir. Bunda katile bir günâh yoktur.
Hata Yerine Geçen Öldürme
45 - Hata yerine
geçen öldürme (Hata mecrasına câri kati): Uyuyan bir kimsenin öteye beriye
dönerek birisinin üzerine gelip onu öldürmesi bunun misalidir. Hükmü
bakımından, hata yolu ile öldürme gibidir.
Sebep Vererek Öldürme
48 - Sebep vererek
öldürme (Bîsebebin kati): Bir kimsenin kendisinin mülkü ve finâsı
(evinin önü ve civarı) olmıyan yerde kuyu kazması ve taş yığması ve bunların
da bir insanın ölümüne sebebiyet vermesi şekillerinde olur.
Bu suçun gerektirdiği ceza, yalnız
âkılenin diyet vermesidir. Başka herhangi bir cezası
yoktur.
47 - Sebep vererek
öldürme hariç diğer hepsinde de katil mirastan mahrum edilir.
48 - Bir kimsenin
kuyuda açlıktan veya üzüntüden ölmesi hederdir. (SUT.
49 - Öldürme keffâreti
Mü'min bir köle azad etmek buna güç
yetiremeyenlerin de iki ay arka arkaya oruç tutmalarıdır.
KISAS
50 - Hür veya köle
olan bir insan karşılığında hür bir kâtü öldürülür.
51 - Öldürülen kadın
karşılığında erkek katil öldürülür.
52 - Öldürülen
büyüğe karşılık küçük öldürülür.
53 - Zimmîye (F)
karşılık müslim öldürülür. Fakat müste'mene karşılık Müslüman ve Zimmî
öldürülmez.
54 - Müste'men
(emannâme, yâni pasaport alarak İslâm ülkesine gelen kimse) karşılığında
müste'men öldürülür.
55 -Sağlam vücutlu olan bir katil,
müzmin hasta, âmâ mecnun, uzuvları noksan bir insan karşılığında ölüme mahkûm
edilir.
56 - Oğluna karşılık
baba öldürülmez. Kölesine, oğlunun kölesine ve mükâtebine karşılık efendi ölüme
mahkûm edilmez.
57 - Bir kimsenin,
babası aleyhine kısasa mirasçı olması ile kısas düşer. Hangi tarafdan olursa
olsun bu hususta anne, dedeler ve nineler-baba gibidirler.
58 - Bir adamı
kasden yaralayıp da o yaralı bundan ölürse, yaralıyana kısas cezası tatbik
edilir.
59 - Kısas ancak
kılıçla icra edilir.
60 -Babanın (oğlunu) efendinin
(kölesini öldürürken kendilerine yardımcı olan) ortaklarına, hataen öldürene
ortaklık yapana, sabinin ve mecnûnun ve öldürmesi ile kısas gerekmeyen her
hangi bir kimsenin ortağına kısas cezası verilmez.
Rehin ve Rahin
61 -Rehine verilen
köle öldürülünce râhin ile mürtehin (rehin veren ile alan) bir araya
gelmedikçe kısas yapılamaz.
62 - Borcuna yetecek
malı bulunan mükâteb köle öldürüldüğü zaman mevlâsından başka vârisleri varsa
asla kısas yapılamaz. Borcuna
Hz. Peygamber (S.A.V.): "Kılıçtan
başkası ile kısas yoktur" der. Kılıçtan silâh kastedilir (Ibni Mâce,
Diyât, 25).
Mükâteb köle borcuna yetecek mal
bırakmamışsa kısas hakkı mevlânın olur. Öldürüldüğünde borcuna yetecek malı
bulunur ve efendisinden başka da mirasçısı olmazsa kısası talep hakkı
efendi (mevlâ) nin olur (M).
63 - Maktulün
mirasçılarının bir kısmı büyük bir kısmı da küçük olduğu zaman, kısas isteme
hakkı büyüğün olur (SM).
64 - Çocuğun veya
bunağın velisi öldürülünce kısas isteme yahut da sulh olma hakkı babanın
veya hâkimin olur. Bunların af etme hakları bulunmaz.
65 - Vasinin sulh
olmaktan başka hakkı yoktur.
66 - Boğazı
sıkmaktan veya suda boğmaktan dolayı kısas cezası verilmez (SM).
67 - Bir kişiye karşılık
bir topluluk öldürülür. Bir topluluğa karşılık da yeter olarak bir kişi
öldürülür. O topluluktan birinin velisi, katili öldürürse diğer velilerin
hakları düşer.
68 - Birisine
kasden silâh atıldığında kurşun onu delip başka birine geçer ve her ikisi de
ölürse birincinin ölümü kasden, ikincinin ölümü hataen olur.
Uzuvlar Hakkındaki Kısas
69 - Uzuvlar
mafsaldan kesildiğinde; onlara taallûk eden diyetler arasında denklik ve
uzuvların birbirine denk ve eşitliği olmadıkça uzuvlar hakkında kısas icra
edilmez.
70 - Dilde ve sünnet
yerinden kesilmiş olmadıkça tenasül uzvu hakkında kısas icra edilmez.
71 - Dişten başka
diğer kemiklerde kısas yoktur. Çıkarılan dişe karşılık diş çıkartılır. Kırılan
dişe karşılık da o miktar dişten eğelenir.
72 - Göz için kısas
yoktur. Ancak göz yerinde olup görmesi noksanlaştırılmışsa bu cinayeti
işleyenin yüzüne yaş bir pamuk konulur ve görmesi noksanlaştırılıncaya kadar
gözü kızgın bir aynaya karşı tutulur.
73 - Bir el
karşılığında birden fazla el kesilmez. Diyet vermek gerekir.
74 - Bir kimse, iki
adamın sağ ellerini keserse, onun da sağ eli kesilir ve aralarında paylaşılmak
üzere diğer kolun diyeti alınır. Yalnız bunlardan biri öteki olmadan caninin
kolunu kesmişse orada bulunmayan tek başına kolunun diyetini alır.
75 - Kesenin eli
sakat veya parmaklan eksik olursa eli kesilen dilerse kusurlu eli kestirir,
dilerse de elinin diyetini alır. Baş yaralayan küçük başlı olursa durum yine
böyle olur. Büyükbaşlı olduğunda yara alan isterse yarası kadar kısas ettirir,
isterse de yarasının diyetini alır.
76 - Bir kimse hata
ile diğerinin elini keser, sonra iyileşmeden onu kasden öldürür veya eli
iyileştikten sonra hata ile öldürür yahut elini kasden keser sonra hataen
öldürür veya iyileştikten sonra kasden öldürürse her iki durum ile de
cezalandırılır.
77 - Başkasının
elini kesen kimse bu yaradan af edildikten sonra yaralı ölürse kesenin,
malından diyet vermesi lâzım gelir. Kesen, yaradan ve yaranın doğuracağı
şeylerden af edilmişse bu, tüm kendisi hakkında af demektir. Baş ve yüzdeki
yaralar da kesikler gibidir (SM).
78 - İki veliden
biri hazır bulunup öldürme hâdisesi üzerine delil getirmiş olsa ve sonra diğer
veli gelse yeniden delil getirmesi gerekir (SM).
79 - İki kişiden her
biri ayrı ayrı kendisinin öldürdüğünü ikrar etse maktulün velisi de,
"onu ikiniz öldürdünüz" derse her ikisini de öldürtmek hakkına
sahip olur. Eğer ikrar yerine şehâdette bulunursa bu bâtıl olur.
80 - Bir Müslümana
silâh atıldığında -Allah korusun- Müslüman o anda dininden döner ve sonra da
kurşun ona varırsa (merminin hedefe ulaşma anındaki hâle değil de, silâh atma
haline itibar edildiğinden) diyet lâzım gelir (SM). Eğer dinden dönmüş olan
birisine silâh çekildiğinde Müsülman olsa hiç bir şey gerekmez.
Bir köleye silâh çekilir ve efendisi de
peşinden [7] onu
azad ederse, kıymetini ödemek lâzım gelir (M).
81 - Diyet-i
Mügailaza (ağır diyet): 2, 3, 4, ve 5 (M) yaşındaki dişi develerden 25'er
tane olmak üzere 100 deveden ibarettir.
82 - Diyet-i gayri
Mügailaza (hafif diyet): İki yaşına giren erkek deveden 20, iki yaşma
girmiş dişi deveden 20, üç yaşma girmiş dişi deveden 20, dört yaşına giren
dişi deveden 20, beş yaşına girmiş dişi deveden de 20 olmak üzere toplam 100
devedir. Yahut 1000 dinar veya 10.000 dirhemden
ibarettir.
Diyet Neden Verilir
83 - Diyet altın,
gümüş ve deveden başkası ile verilmez (ŞM).
84 - Kadınların
diyeti, erkeğin diyetinin yarısıdır.
85 - Diyet-i
mügailaza (ağır diyet) ancak deveden verilir.
86 - Bir Müslim ile
bir Zimmînin diyeti eşittir.
*
ALINTI
Diyet: Ölüm veya yaralama ile sonuçlanan
bir suç işlendiğinde, kısas istenmediği veya kısasın mümkün olmadığı
durumlarda, mal olarak verilmesi gereken bedele "diyet"
denilmekte. Diyet bir bakıma para cezasıdır. Kısas istemeye hakkı olanların
hepsinin veya birisinin bundan vazgeçip diyet istemesi veya kısası uygulamak
için bulunması gereken şartlardan birisinin eksik olması veya kısasın diğer bir
sebepten mümkün olmaması hallerinde Diyet uygulanabilmekte. Demek ki, diyet
cezası, kısasa tabi suçların yanlışlıkla işlenmesinde veya kasten işlenip de
kısas cezası şartlarının gerçekleşmediği, kanun koyucunun ceza miktarını
belirlediği cezalardır. İnsanın azalarına karşı tecavüz ve yaralama halinde
ödenmesi gereken tazminata erş denir. Eğer önceden bedeli saptanmamış
bir yaralama ile karşı karşıya ise, hakim yaralananı bir köle kabul ederek,
yaralama ile değerinde meydana gelen eksiklik oranında tam diyetin bir
yüzdesine hükmeder. Buna "hükümet" adı verilir.
Örneğin; köle olsaydı değeri 100 kuruş edecek olan bir adam yaralanmadan ötürü
artık 90 kuruş edecekse demek ki değerinin % 10 unu yitirmiştir. O halde, ölüm
diyetinin %10 unu suçlu, mağdura ödeyecektir.
Diyet, deve, gümüş veya altın olarak ödenir. İslamiyet'ten önce bilerek
ve isteyerek öldürmenin diyeti 10 dişi deve iken sonradan 100 dişi deve olmuş
ve miktar Hz. Muhammed (SAS) tarafından da kabul edilmiştir. Bazı hadislerde
diyet miktarı 1000 dinar altın, 12.000 dirhem gümüş, hatta 200 sığır, 2000
koyun veya 200 (2000 olacak- akn) elbise olarak da geçer.
Öldürmenin kasten veya hataen olması, diyet olarak verilecek develerin
sayısını etkilemese de cins ve evsafını etkiler. Kasten ve kasta benzer
öldürmede deveden verilecek diyet, çoğunluğun görüşüne göre bir, iki, üç ve
dört yaşını tamamlamış develerin her grubundan yirmi beşer olmak üzere 100 dişi
devedir. Hataen adam öldürmede ise, develerin vasfı daha hafifletilmiş ve
yukarıda belirtilen dört gruptan yirmişer dişi deve ile bir yaşını tamamlamış
yirmi erkek deve olarak belirlenmiştir.
Kadının diyeti, erkek diyetinin yarısıdır. Diyet; üç yılda üç taksitte
ödenir. Öldürülen kölenin diyetinin değil kıymetinin tazmini gerektiği
şeklindeki geleneksel düşünce İslam döneminde de devam etmiştir. İslam
hukukunda cezalar genellikle şahsidir. Ancak cezaların şahsi olmadığını veya
kollektif olduğunu gösteren iki müessese vardır. Bunlardan birisi Akile diğeri Kasame'dir.
Akile: Kasıt unsuru bulunmayan bir öldürme veya yaralama hadisesinde suçlu
adına diyet ödemeyi yüklenen şahıslar topluluğu olarak tanımlanabilir.
İslam ceza hukukunun karakteristik bir müessesesi olan akile, İslam'ın
ilk zamanlarında temelde kabile yardımlaşmasına dayanırken, hemen ardından
görülen hızlı İslam yayılışına bağlı olarak değişen sosyal yapıya intibakı söz
konusu olmuş, bunun üzerine teoride birtakım değişikliklere uğrayarak bir gelişme
göstermiştir.
Akile bir bakıma; Suçlunun bu suçu işlemesine engel olmadığı için diyet ödemek
suretiyle cezalandırılmasıdır. Diyetin bu şekilde akilelerce ödenmesi
zorunluluğu, bir bakıma yardım,
bir bakıma da cezalandırma niteliğindedir. Nitekim diyet, akile
tarafından ödenince, hem mağdurun hakkı karşılanmış, hem de suçlunun kötü
duruma düşmesine meydan verilmeyerek sosyal bir yardım sağlanmış olmaktadır.
Akile fertlerine yükletilecek diyet, onları iktisaden kötü duruma düşürmeyeceği
biçimde hâkim tarafından servetlerine göre bölünür. Akile
borcunu 3 yıl içinde ve üç taksitte ödeyebilir.
Diyetin bir ceza mı yoksa tazminat mı olduğu konusu uzun zamandır
tartışılmakla birlikte diyet kan bedeli ve tazminat olma özelliğini daima
korur. Diyetin ceza olma yönü, ödemesiyle failin şahsen borçlu olduğu kasdi,
kısmen de kasıt benzeri öldürmelerde daha belirgindir. Akilenin ve üçüncü
şahısların ödemeyi üstlendiği durumlarda ise artık diyet bir cezadan
çok tazminat ve sosyal sigorta görünümündedir.
Alıntı- İSLAM HUKUKUNDA SUÇLAR VE CEZALAR
Dr. İlhan AKBULUT ‘tan akn
Hakkında Diyet Gereken Şeyler
87 - Bir insanın
ölümüne karşılık tam diyet vardır.
88 - Burun, tenasül
uzvu ve tenasül uzvunu sünnet yerinden kesmenin, aklı gidermenin, koklama,
tatma, işitme, görme duygularını yok etmenin, dilin; konuşmaya engel olduğunda
dilin bir kısmının, cinsî temasa mâni olduğunda sulbün yahut meni kesilmesinin
veya kamburlaştırmanın ve cinsî temas esnasında kadının temas yolu ile idrar
yolu arasını yırtıp sidiğini tutamaz hale getirmenin, bütün bu sayılanların bir
insanın öldürülmesi gibi tam diyeti vardır.
89 - Hata yolu ile
bir insanın elini kesen ve iyileşmeden önce yine hata ile onu öldüren kimsenin
tek bir diyet vermesi lâzımdır.
90 - Bedende çift
olan (göz, kulak, el, ayak vs. gibi) uzuvlardan her ikisinin diyeti bir insanın
tam diyetine eşittir. Çift uzuvlardan birinin diyeti ise tam diyetin yarısıdır.
91 - Sayıları (göz
kapakları ve kirpikleri gibi) dörder olan uzuvlardan her birinin diyeti tam
diyetin dörtte biri (1/4) ne eşittir.
92 - Her bir
parmağın diyeti tam diyetin onda biri (1/10)’dir ve bir parmağın diyeti, o
parmağın mafsallarına taksim edilir. Avuç, parmaklara tâbi olur.
93 - Her dişin
diyeti, tam diyetin yirmide biri (1/20)’dir. Sökülen dişin yerinden yeniden bir
diş çıkarsa diyet düşer.
94 - Başın saçları
kazıldığında yerine saç çıkmazsa diyeti verilir. Sakal, kaşlar ve kirpikler de
saçlar gibidir.
95 - Sakatlanan el
ve görmesi noksanlaşan göz için de diyet vardır.
96 - Bıyıklar,
kösenin sakalı, erkeğin memesi, hadım yapılmış ve iktidarsız kimselerin tenasül
uzvu, dilsizin dili, sakat olan el, görmeyen göz, topal ayak, çürümüş diş,
fazla olan parmak, sağlam oldukları bilinmediği zaman çocuğun gözü, dili ve
tenasül uzvu, bütün bu sayılanlar için miktarı belli olmayıp ehli vukufun tayin
edeceği bir diyet lâzım gelir.
97 - Dirsekten el
ayasına kadar olan kısmın yarısından kesildiği zaman, el ayası için yarı diyet,
oradan yukarısı içinde ehli vukufun tayin edeceği diyet ödenir.
98 - Bir parmağın
kesilmesinden diğer parmak da işlemez hale gelse veya sağ elin kesildiğinde
sol el de sakatlansa kısas lâzım gelmez (SM).
99 - Çocuğun ve
delinin kasden işledikleri cinayetler hata yerine geçer.
ŞECCELER
(BAŞ VE YÜZDEKİ YARALAR VE HÜKÜMLERİ)
100 - Şecce adını alan baş
ve yüzdeki yaralar on çeşittir:
a) Hârısa, kan
çıkmayacak şekilde yalnız derinin yırtılması,
b) Dâmi'a, üzerinde
gözyaşı kadar kanın çıktığı yara,
c) Dâmiye, kan çıkartan
bir yara,
d) Bâzı'a, deriden başka
biraz da et kesilmiş olan yara,
e) Mütelâhime, epeyce etten
kesilmiş olan yara,
f) Simhak, kemiğin
üzerindeki zara denilir. Bu zara kadar açılmış olan yaraya da bu ad verilir.
g) Mûziha, kemiği
meydana çıkartan yara,
h) Hâşime, kemiğin
kırılmış olduğu yara,
i) Münakkıle, kemik
kırıldıktan başka, yerinden de kaymış olmasıdır.
j) Amme, bu yarada, dimağ ile kemik
arasındaki zar meydana çıkar.
101 - Mûziha denilen yedinci
kısımda yara kasten açılmışsa kısas lâzım gelir. Mûzihadan önce yer alan altı
çeşit yaradan dolayı kısas gerekmeyip "Hükûmet-i adi" denilen
bilirkişinin tayin edeceği bir diyet verilir. Mûziha hata ile açılmışsa tam
diyetin yirmide biri (1/20) alınır.
102 - Hâşiminin
diyeti, tam diyetin onda biri (1/10) dir.
103 - Münakkılenin
diyeti, tam diyetin onda biri (1/10) ve ayrıca onda bir diyetin yarısıdır.
104 - Amme denilen
yaranın diyeti, tam diyetin üçte biri (1/3) dir.
105 - Câife denilen yaranın
diyeti de, amme denilen yara gibi tam diyetin üçte
biri (1/3) dir. Eğer yara içeriye kadar nüfuz etmişse tam diyetin üçte ikisi
(2/3) alınır.
106 - Şecce adı
altında toplanan yaralar baş ve yüzde açılan yaralardır. Câife ise karın, yanlar ve sırttaki
yaraların adıdır. Bunlardan başka yaraların diyeti ehli vukufun takdiri ile
tayin olunur.
107 - Hükûmet-i adi (bilirkişinin
takdiri) şöyle olur: Yaralı, bir
köle gibi kabul edilerek bir kere yaradan salim, bir kere de o yara ile kusurlu
olduğu düşünülerek iki ayrı kıymeti takdir edilir. Yaranın, sağlam olarak
takdir edilen kıymetten düşürdüğü miktar diyetin miktarı olur ki, bu hükûmet-i adi olmuş olur.
108 - Başı yaralanan
kimsenin aklı veya başının saçları kaybolursa mûziha denilen yaranın diyeti, bunun
diyetinde dâhil olur. Eğer işitmesi yahut görmesi veya konuşması kaybolursa
buna mûzihanın diyeti dâhil olmaz, onun diyeti ile
beraber ayrıca mûzihanın da diyetini ödemek gerekir.
109 - Mûziha adlı
yaradan ve diğer uzuvlar yüzünden gereken kısas, bunlar iyileşmedikçe
yerine getirilmez. Baştaki yaraya et gelir ve saç çıkarsa diyet düşer (S).
ANA RAHMİNDEKİ ÇOCUĞU DÜŞÜRMEK
110 - Karnına vurulan
kadın, çocuğunu [8] ölü olarak düşürürse, çocuk erkek
olsun kız olsun vuranın, âkılesi gurre adı ile anılan 50 dinar tazminatta
bulunur. Eğer çocuk sağ olarak düştükten sonra ölürse, âkılenin tam diyet,
vuranın da ölüm keffâretini ödemesi gerekir.
Gurre ve Diyet
111 - Kadın
çocuğunu ölü olarak düşürdükten sonra kendisi de ölürse; kadın için diyet,
çocuk için de gurre verilir. Kadın öldükten sonra çocuğunu da ölü olarak
düşürürse; kadın için diyet gerekirken, çocuk için herhangi bir şey gerekmez.
112 - İkiz ölü çocuk düşürmenin iki
gurresi vardır. Biri ölü diğeri sağ olarak düşürülür ve sonra o da ölürse ölü
doğan için gurre, diri doğan için de bir tam diyet verilir.
113 – Gurre, bir sene
içinde ödenir.
114 -Yaradılışının birazı ortaya
çıkmış, fakat tamamlanmamış cenin için de gurre ödenmesi lâzım gelir.
115 - Ölü olarak
düşürülen bir cenin için ölüm keffâreti ödenmez.
116 - Çocuk düşürme
cinayetinden dolayı ödenen tazminat, çocuğun mirasçılarına intikal eder.
117 - Düşürülen çocuk
bir cariyenin çocuğu olup erkek ve hem de canlı olarak düşürülmüşse; çocuğun
kıymetinin yirmide biri (1/20), kız ise kıymetinin onda biri (1/10) tazmin
edilir.
UMÛMÎ YOLA ÇIKARTILAN
OLUK DÜKKÂN HELA V.S.
ŞEYLERİN HÜKMÜ
118 - Bir kimse umuma ait yola,
aydınlanma yeri, oluk, helâ, dükkân çıkartırsa, bu yaptığını kaldırması için
herkesin ondan davacı olmaya hakkı vardır.
119 - Umumî yola
çıkartılan ve yapılanlar, bir kimsenin üzerine düşer de öldürürse, yapanın
âkılesi (diyetini ödemekle mükellef tutulanlar) üzerine diyet gerekir.
120 -Oluğun duvar üstündeki kısmı
isabet edip öldürmüşse tazminatta bulunmak gerekmez. Fakat yola uzanan tarafı
değerse tazmini lâzım gelir. Her ki tarafı da isabet eder veya hangi tarafın
isabet ettiği bilinmezse yarım diyet ödenir.
121 - Yola
yapılanlardan hiç kimse zarar görmüyorsa sahibi ondan faydalanır. Fakat bir
kişi bundan zarar görüyorsa kullanmak mekruh olur.
122 – Çıkmaz Sokak
ahalisinden bir kimsenin, ortakların iznini almadan yola doğru bir şey yapmaya
hakkı yoktur.
123 - Yola ateş koyan
kimse, ateşin o yerde yakmış olduğunu öder.
124 - Bir insanın
duvarı, umumî yola doğru meyleder ve Müslünıan olsun Zmmî olsun bir kimse ondan
duvarı yıkmasını ister de, yıkılması mümkün olan bir zaman içinde yıkmaz ve
devrilip zarara yol açarsa bu zarar tazmin edilir. Eğer duvar başlangıçta
meyilli olarak yapılmışsa devrilip telef ettiği şey önceden dâva edilmemiş
olsa bile yine tazmin olunur.
Hayvanların Cinayeti
125 - Hayvana binen,
onun ön veya arka ayaklan ile basıp telef ettiği şeyi öder. Fakat kuyruğu veya
arka ayakları ile vurup telef ettiğini ödemez.
126 - Hayvan yolda
yürürken pisliğini yapar veya bunun için durdurulursa pislik sebebiyle telef
olan, şeyi ödemek yoktur. Başka şey için durdurulmuşsa telefatı ödenir.
127- Hayvanı yedeğinde
götüren arka değil, fakat ön ayakları ile dokunup telef ettiğini tazmin eder.
Hayvanı önüne katıp götüren de bunun gibi ön ayakları ile yaptığı zararı
ödemede bulunur.
128 - Bir kimsenin
bindiği hayvan, ön ve arka ayakları ile aralarında yakınlık olan birisini
basıp öldürürse mirastan ve vasiyetten mahrum kalır ve keffâretini de ödemesi
gerekir.
129 – Birisinin
binmiş olduğu hayvanı (emri olmadan) başkası kırbaçlar ve hayvan anîden
birisini ezerse zararı ödemek kırbaçlayana düşer.
130 - Bir hayvanı,
birisi önüne katıp sürer, diğeri de o hayvanı yedeğine alırsa veya birisi
önüne katıp sürer, diğeri de binerse zararı her ikisi de öderler.
131 - İki atlı veya
iki yaya çarpışıp ölseler, her ikisinin de âkilesi diğerinin diyetini öder.
132 - İki kişi
karşılıklı bir ipe asılıp ip kopsa ve ölseler bakılır; eğer, sırt üstü
düşmüşlerse heder olurlar, yüz üstü düşmüşlerse her birinin âkılesi diğerine
diyetini verir. Biri sırt üstü diğeri de yüz üstü düşmüşse yüz üstü düşene arka
üstü düşenin âkılesi diyetini öder ve arka üzeri düşüp ölenin kanı heder olur.
Hariçten birisi ipi kesmişse ikisinin de diyetini, kesenin âkılesi öder.
KÖLE VE KÖLE HÜKMÜNDE OLANLARIN
CİNAYETLERİNİN HÜKÜMLERİ
133 - Köle, hataen
bir cinayet işlerse efendisi: 1. Ya kölesini maktulun velisine verir ve
o da köleye malik olur. 2. Ya da diyetini ödeyip kölesini
kurtarır, ikinci ve üçüncü cinayetini işlemesinde de durum yine böyle olur.
134 - Köle iki cinayet işlerse efendi
dilerse kölesini her iki maktulün velilerine verir ve onlar da cinayetin
diyetinden her ikisine düşen miktarda onu paylaşırlar. Yahut efendi,
ikisinin diyeti karşılığında kölesini kurtarır.
135 -Efendi kölesini, yaptığı
cinayeti öğrenmeden önce azat etmişse kıymetinden ve diyet (erş)’den hangisi
az ise onu öder. Haberi aldıktan sonra azat etmişse diyetin tamamını öder. Müdebber ve ümmü'l-veledin işlediği cinayetler için kıymetlerinin
ve diyetlerinin hangisi az ise onu öder.
136 -Efendi, mahkeme kararı ile
kıymetini ödediği halde; köle dönüp bir daha cinayet işlerse, efendi üzerine
hiç bir şey gerekmez. Ancak ikinci cinayetin velisi, birinciye aldığı şeyde
ortak olur. Efendi kıymetini mahkeme kararı olmadan vermişse ikinci cinayetin
velisi dilerse ortak olur, dilerse de efendiden hakkını ister (SM). Bu durumda
o da birinciye rucû eder.
137 - Köleyi hata
ile öldüren onun kıymetini öder. Bu kıymet on bin dirhemi aşamayıp (S) bu
miktardan on dirhem az olur. Cariyenin en yüksek kıymeti ise beş bin dirhemden
on dirhem eksik ödenebilir. Kölenin kıymeti bundan daha az olunca kıymeti ne
ise o ödenir.
138 - Hür için takdir
olunan diyet miktarı nisbetinde (kölenin de azaları için) kıymetine göre diyet
takdir olunur.
KASÂME
(KATİLİ BULMAK İÇİN YEMİN VERDİRMEK) [9]
139 -Üzerinde öldürülme eseri bulunan
her ölüye maktul denilir. Böyle birisi, bir mahallede bulunur ve katili de
bilinmezse; katü (öldürülen) in velisi de o mahalle halkının yahut onlardan
birinin, kasden veya hata ile öldürdüklerini dava etse delili (şahitleri) de
yoksa onlardan 50 adam seçer. Her biri hâkim huzurunda: "Allah'a yemin
ederim ki, onu ben öldürmedim ve öldüreni de bilmiyorum" diye yemin
eder. Sonra o mahalle halkına ölünün diyetini ödemek cezası verilir.
140 -Bir mahallede ölünün gövdesi
veya yarısından fazlası yahut başı ile beraber yarısı bulunursa yine (katili
bilinmediğinde) mahalle halkına aynı muamele yapılır.
141 - Mahalle
sakinleri 50 kişiyi doldurmazsa 50'ye tamamlamak için onlara yemin tekrar
ettirilir.
142 - Yemin etmeğe
yanaşmayan yemin edinceye kadar hapsedilir.
143 – Maktulün
velisinin yemini ile diyete hükmedilemez.
144 - Kasameye,
çocuklar, mecnunlar, köleler, kadınlar katılmaz.
145 - Öldürülenin
velisi, cinayeti o mahalle halkından başkalarının işlediğini iddia ederse,
kasame onların üzerinden düşer. O mahalle halkının davalı aleyhine şahitlikleri
de kabul edilmez (SM).
146 - Bir insanın
sürdüğü hayvan üzerinde bulunan ölünün diyetini; sürenin âkılesi öder.
Yedeğine alan ve binen için de durum aynıdır.
147 - Bir insanın
hanesinde bulunan katilden dolayı gerekecek kasame, hane sahibine ve orada
bulunan âkılesi (S) üzerine düşer. Akilesi orada bulunmuyorsa hane sahibine
yemin tekrar ettirilir. Diyetini ödemek âkile üzerine düşmektedir.
148 - Ölü, iki köy
arasında sesin duyulacağı bir mesafede bulunursa kasame daha yakın olan köye
verilir.
149 - Ölü, bir gemi
içinde olursa kasame, geminin sahip ve mürettebatı ile içindeki yolculara
lâzım gelir.
150 - Ölü mahalle
mescidinde bulunursa kasame, o mahalle halkına verilir. Büyük selâtin camide
ve büyük caddelerde bulunan ölülerin diyeti, devlet hazinesinden verilir ve
bunlar için kasâme muamelesi yapılmaz.
151 - (Sesin
işitilemeyeceği kadar uzak ve kimseye ait olmıyan) bir kırda veya Fırat
nehrinin ortasında bulunan bir ölü heder olmuştur. Fakat nehrin kıyısında
duruyorsa sesi işitilebilecek olan en yakın köye kasâme lâzım gelir.
Meâkıl
(Diyetler ve Âkile)
152 - lileâkıl, ma'kule
kelimesinin çoğuludur. Ma'kule; "diyet" demektir.
Akile ma'kuleyi yâni diyeti ödeyen kimselerdir.
(Hata ve kasde benziyen öldürme gibi)
cinayetin kendisine karşılık ödenmesi gereken her diyeti ödemek, akile üzerine
düşmektedir [10].
153 - Dereceleri İtibari ile
Şu Kimseler Akile Olurlar
a) Ehl-i divan (Devlet
hazinesinden maaş alan meslekî teşekkül mensupları). Katil böyle bir teşekküle mensub ise âkılesi de bu teşekkül
mensuplarıdır. Diyet, bunların maaşlarından üç sene içerisinde tahsil olunur.
b) Katil, ehl-i divandan değilse, âkılesi bağlı bulunduğu
kabiledir (ki neseb itibarı ile onun as abesidirler). Bir kişiden, senede üç
veya dört dirhemden fazla alınamaz. Bu miktarlardan daha az alınabilir. Bir
kabilenin fertleri bu işe yetmediği zaman neseb itibarı ile en yakın kabileden
onlara ilâve yapılır.
c) Katil, sanat sebebi ile birbirlerine
yardımcı olanlardan ise âkılesi, sanatından olanlardır. Anlaşmalarla
yardımlaşanlardan ise, âkılesi antlaşmaya üye olanlardır.
154 - Katil,
âkılesinden biri gibi diyet öder.
155 - Çocuklar,
kadınlar, köleler, müdebber ve mükâteb köleler âkileye dâhil edilmezler. Gayri
müslim, müslümana, müslüman da gayri müslime âkile olmaz. Zimmînin âkılesi
olduğunda, diyetini ödemek onlara düşer. Akilesi yoksa diyet, üç sene
içerisinde malından ödenir.
156 -Kölelikten
azad edilmiş olanın âkılesi, efendisinin âkılesidir. Velâ-i müvalât sahibi olan bir kimsenin âkılesi de
mevlâsı ve mevlâsının kabilesidir.
157 - Lianla red
edilen çocuğun âkılesi, annesinin âkılesidir. Bundan sonra baba çocuğun
kendisinden olduğunu iddia ederse annenin âkılesi, babanın âkılesine rucû'
eder.
158 - Akile, 50 dinar
ve daha yukarısını öder. Bundan az olan diyetler caninin malından ödenir.
159 - Akile, caninin
itirafı ile sabit olan bir cinayetin diyetini ödemez. Şu kadar var ki suçunu
ikrar eden caniyi tasdik eden âkile diyete katılır.
160 - Hür olan bir
kimse; hata yolu ile köleye karşı bir cinayet işlediği zaman, diyet yine
âkılesinin ödemesi gerekir.
DİPNOTLAR
KELİMELER DİPNOTLAR
[1]. Yara'dan içeriye su girerek hayvanın sudan ölme ihtimali vardır (Mütercim).
[2]. İmam Ebû Yusuf ve Muhammed, yavru tam teşekkül etmişse yenilir diyorlar.
[3]. İmam Ebû Yusuf ve Muhammed'e göre at eti yemekte bir mahzur yoktur.
[4]. Diğer bir takım fıkıh kitaplarında karga (leş yiyen siyah karga), keler, kaplumbağa ve haşaratın haram olduğu söylenir. (Bak. Mevkûfat, Ö. N. Bilmen)
[5]. Koyun ve keçinin bir, sığır cinsinin iki yaşında, devenin de beş yaşında olması gerekir.
[6]. Cinayet kelimesinin çoğulu cinayat gelir, içinde zarar bulunan, mahzurlu her işe cinayet denilir. Bazen insan kendi kendine, bazen da başkasına karşı cinayet işler. Başkasına karşı işlenen cinayet; onun nefsine (tüm hayatına) uzuvlarına, namusuna ve malına karşı olur. Bir insanın hayatına karşı işlenen cinayetlere kati (Öldürme), salb (asma), hark (yakma) adları verilir. Uzuvlara karşı işlenenlere de kat'ı (kesme), kesr (kırmak), şec (yaralama) gibi adlar verilir. Irz ve namusa karşı işlenen cinayetler iki kısımdır:
1. Kazf (zina iftirası)dır. Bunun gereği had cezasıdır ki izah olundu. Diğeri gıybettir. Bu da insanı günaha sokar ve ahiret hükümlerindendir.
2. Mala karşı işlenen cinayetler; gasp, emânete hıyanet ve sirkat (çalmak) adı altında toplanır.
Cânî: Cinayet işleyen kimsedir.
Cürm ve cerime: Yapılması yasaklanan şey, günah demektir, Cürm iş-liyene mücrim denilir.
Cârih: Yaralayan, baş ve yüzden başka herhangi bir uzuvda yara açan kimsedir. Yaralanana mecruh denilir.
Ceza: Yapılan bir amele (bir işe) eşit karşılıkta bulunmaktır. Bu bakımdan mükâfatı da ukubeti de içine alır.
Ukubet Manası: haps, dövme ve bazı işlerde serbestliği kaldırmak tarzında gerçekleşir.
Mubaşereten Katl: Bir şahsın, diğerini ister kasden olsun, ister hataen olsun bizzat kendisinin vurup öldürmesidir. (Mubaşereten Katil: Doğrudan öldürme, doğrudan birisinin ölümüne neden olma- Parantez içindekiler bana akn ait. )
Tesebbüben Katl: Bir insanın ölümüne sebebiyet vermektir. Halka ait yol üzerinde kuyu kazıp buraya bir insanın düşüp ölmesi gibi.
Kısas: Katili, maktul karşılığında öldürmek veya yaralanan, kesilen bir uzuv karşılığında bu cinayeti işleyenlerin kini yaralamak veya kesmektir.
Kısasın meşruıyyeti kitap, sünnet ve icma ile sabittir. Kur'an'da: "Ey iman edenler! Kasden öldürülmüş olanlar için, size kısas (misilleme) yapılmak farz kılındı." (Bakara, a: 178) deniliyor.
Meşruiyet: Geçerli olma, kanuna uyma.
Meşru Olan: Yasak olmayan demektir.
Kısas hakkında icma olduğu gibi akıl ve hikmette bunu gerektirir.
Kısas ilkesi temelde bir şahsın işlediği suça eşdeğer şekilde cezalandırılması esasına dayanır. Yani bir kişi bir başkasının gözünü çıkardıysa gözü çıkartılır, dişini kırdıysa dişi çıkartılır, kolunu kopardı ise kolu kopartılır, öldüren öldürülür. (akn )
[7]. Diyet: Ödenen şeydir. Mal verilmesini gerektiren ölüm hâdiselerinde ölenin velilerine verilen mal diyet adını alır. Telef olanlardan sadece nefsin bedeli ve karşılığı olarak ödenen şey diyet olur. Ölüm hâdiselerinde diyetin verilmesinin büyük bir hikmeti vardır. O da insan yapısını ve zararını hederden korumaktır.
Diyet, kitap ve sünnet ile sabittir.
Kur'an'da: "Ölenin ehline belli bir diyet vardır" (Nisa, a: 92) buyurulur.
Hz. Peygamber de: "Mü'min bir kimse için yüz deve verilecektir" derler.
Diyet, kâmile ve mügailaza diye ikiye ayrılır:
a) Diyet-i kâmile: Öldürülen şahsın nefsine bedel, caniden veya cânî ile beraber ailesinden alınan tam diyettir.
b) Diyet-i mügailaza: Kasde benzeyen öldürme suretinde olan bir ölümden dolayı verilmesi lâzım gelen diyettir. Bu, diyetlerin deve cinsinden verileceği takdirde nazara alınır.
Ebû Yusuf ile Muhammed'e göre; diğer şeylerden de verilir. Buna göre sığırdan; 200, davardan 2000, elbiseden de izar ve rida bir elbise olmak üzere 2000 tane verilir.
- Erkekle kadın arasında hayat ve yaşamak itibarı ile bir fark yoktur. Her ikisinin de kanı aynı derecede mukaddestir. Bir kadını öldüren erkek de onun karşılığında öldürülür. Kısas bakımından eşittirler.
- Akilenin geçimini temin etmede ve kazanmada daha becerikli, girgin ve güçlüklere daha tahammüllüdür. Yurdun müdafaasında harp meydanlarında daha çok iş yapar.
- Erkeğin maddî yönünün fazlalığından diyeti de fazla olmuştur. (O. N. Bilmen - İslâm Hukuku).
[8] Cenîn: Anne karnındaki çocuğa denilir.
Gurre: Bir terim olarak ana karnındaki ceninin, suç işleme yoluyla düşmesine sebep olan kimsenin ödeyeceği tazminat demektir.
Yani düşürülen bir ceninden dolayı verilen malî tazminattır. Bu da Hanefî mezhebine göre; 50 dinar / 500 dirhem gümüşten ibarettir.Câife: 1. İçe kadar işleyen yara. 2. Karın veya başın boşluğuna ulaşan yara.
İslâm'da insanın mal, can, ırz dokunulmazlığı gibi temel hakları vardır. Yaşama hakkı en başta gelir. Bu yüzden çocuk ana karnına düştüğü andan itibaren koruma altına alınmış, ona zarar verene bazı dünyevî veya uhrevî cezalar konulmuştur. Bir kimse ana, baba veya bunlardan başkası olsun hâmile bir kadının karnına veya sırtına veya yanlarına yahut başına yahut uzuvlarından bir uzvuna vurduğu veya onu dövmek, öldürmek, azarlamakla korkuttuğu zaman, kadın çocuğunu düşürürse iki durum akla gelir: Çocuk, ya ölü yahut diri olarak düşmüştür.
[9] Kasâme: Yemin etmek manasına masdardır. Hukuk ıstılahı olarak katili
bilinmeyen ve üzerinde cinayet eseri bulunan bir maktul (öldürülen) ün bulunduğu yer ahalisinden elli kişinin âdete uygun olarak yemin etmeleridir.
Katil: Öldüren kimsedir.
Maktül: Öldürülen kimse.
[10]. Buna göre âkile, kasten yapılan veya katilin itiraf ettiği yahut mal karşılığında sulh olduğu cinayetin diyetini ödemekle mükellef olmaz. Babanın oğlunu öldürmesi gibi kasde benzeyen öldürme yüzünden kısas icrasının mümkün olmadığı cinayetler için de diyeti âkile ödemez.
Âkile: Diyet ödeyenlerin hepsine birden verilen ad.İslam hukukunda bir cinayet nedeniyle, ödenmesi gereken diyeti üzerlerine alanların tümü.
Rucu: Dönme; geri dönme; cayma; sözünden dönme; sözünü geri alma.
Velâ-i Müvâlât: Nesebi meçhul birisi ile tes'sîs edilen yardımlaşma rabıtası, akrabalığı),
Teşekkül Etmek: Belirmek, belli bir biçim almak, oluşmak.
[11]. İhtilâf: Ayrılık, anlaşmazlık, aykırılık,
îsâ: Vasiyette bulunmak ve bir vâsi tayin etmek demektir. Buna "tavsiye" de denilir.İtibar: Saygın, değerli, kredisi olan.
Mûsî: Vasiyet eden.
Mûsâ bih: Vasiyet olunan mal veya menfaat.
Mûsâ leh: Kendisi için vasiyet olunandır. Bu bir şahıs olduğu gibi herhangi bir hayır yönü de olabilir.
Vasiyet, kitap, sünnet ve icma ile sabittir. Kur'an'da:"... Ancak bu hüküm, yapacağınız vasiyeti ve borcu ödedikten sonradır." (Nisa, a: 12) deniliyor.
Sahih: Gerçek, doğru, sağın, hakiki
Vâsi: Bir kimsenin çocuklarının işlerinde veya mallan üzerinde tasarruf etmek üzere tayin edilen kimsedir. Vesayet, vâsilik demektir.
Vesâyâ: Vasiyetin çoğuludur. Vasiyet, bir kimsenin yokluğunda veya ölümünden sonra bir işin kendi maslahatına uygun bir şekilde yapılmasını bir başkasından istemesidir. Borçların ödenmesi, ihtiyaçların yerine getirilmesi, kendisinden sonra mirasçılarının maslahatına uygun işlerin yapılması, vasiyetlerin yerine getirilmesi ve diğer şeyleri vasiyet etmek gibi. Meselâ, şöyle denilir. "Falan adam yolculuğa çıktı ve şunu vasiyet etti. Falan öldü ve şunu vasiyette bulundu."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder