İÇİNDEKİLER
VESÂYÂ
(VASİYETLER)
Vasiyet Edilmeleri
Caiz Olan Şeyler
Komşulara, Ashâra,
Ahtâna ve Aileye Yapılan Vasiyetler
FERÂİZ
Ölünün Terekesi
(Bıraktığı Mirası) Sıra İle Dört Hak Bağlanır
Mirasçı (Varis) Olma Sebepleri Üçtür
Terekeye Hak
Kazananlar - On Sınıf
Mirasçı Olmaya Engel
Olan Durumlar Dörttür
Farz Olan Hisseler
ve Bunlara Hak Kazananlar
ASABELER
Asabe İkiye Ayrılır
Neseb Yoluyla Olan
Asabeler Üç Kısımdır
HACB
Avil / Yükselme
Red Meseleleri
Zevi'l-Erhâm
Birlikte Boğulan ve Enkaz Altında
Ölenler
Ana Karnındaki Çocuğun ve
Mecusinin Mirasçı
Olması
Münâseha /
Hisselerin Vârislere Geçirilmesi
Ferâizin Hesabı
Terikenîn Bölünmesi
Mirasçılardan Bir Kısmının Anlaşma
Neticesinde Aradan Çıkması
**
VESÂYÂ
(VASIYETLER) [11]
161 - Vasiyette
bulunmak mendüptür.
Vasiyyet, vasiyyet eden (mûsî)’e ait
bir takım ihtiyaçlar - (tekfin ve teçhiz) in yerine getirilişinden ve borçlarının
ödenmesinden sonra eda edilir.
162 - Vasiyet, malın
üçte biri üzerinden takdir olunmuştur ve Müslüman için vasiyet edilmiş olsun
gayrı Müslim için olsun, mirasçıların iznine bağlı olmadan, malın üçte birini
mirasçı olmayan birisine vasiyet etmek geçerli olur.
2) Malın üçte
birinden fazla olan miktar ve vasiyet edenin katiline (S) ve mirasçısına yapmış
olduğu vasiyet vârislerin izinleri ile geçerli olur.
163 - Vârislerin,
mûsî (vasiyet eden)in ölümünden önceki değil de sonraki icazet (izin)leri
geçerlidir.
164 - Vasiyet,
bağışlaması sahih (geçerli) olan kimseler tarafından
yapılınca sahih olur.
165 - Vasiyetin,
malın üçde birinden az olması müstehaptır. Mirasçılar fakir olup kendilerine
düşecek hisse ile zenginleşemeyeceklerse vasiyette bulunmamak daha iyi olur.
166 - Cenin (anne
karnındaki çocuk) için vasiyette bulunmak, cenini vasiyet etmek, cenini istisna
ederek anneyi vasiyet etmek sahihtir.
167 - Malın ve
mirasçıların ölüm anındaki mevcudiyetlerine ve vasiyetin de (kendisine vasiyet
edilen şahıs tarafından) ölümden sonraki kabulüne itibar olunur.
168 -Vasiyet
edenin, söz ve fiili ile vasiyetinden dönmeğe hakkı vardır. İnkârında ise ihtilâf mevcuttur.
169 -Mûsâ leh (kendisi için vasiyet
edilen) vasiyeti kabul eder ve sonra vasiyet edenin yüzüne karşı red ederse,
bu, red olur. Eğer yüzüne karşı reddetmemişse bu, red olmaz.
170 - Vâsi aciz bir
kimse olursa hâkim onun yanına yardımcı olarak başkasını katar. Köle yahut
gayrimüslim veya fâsık bir kimse olursa onların yerine başkalarını getirir.
171 - Kölesini vasî
tayin edenin mirasçıları arasında büyük bir kimse varsa, bu vasiyet sahih
olmaz. Mirasçıların hepsi de küçükse caiz olur (SM).
172 - İki vasiden biri diğeri
olmadan tasarruf edemez (S). Vasilerden biri ölünce hâkim onun yerine başkasını
tayin eder.
173 - Vasî olan
kimse, başkasını vasî tayin edince bu ikinci vasî her, ikisinin de tereke
(bırakmış olduğu miras) sinde vasî olur.
174 - Vasînin zengin
için, yetimin malı ile havaleyi kabul eylemesi caizdir. Çocuğun menfaati olduğunda
ona malını satması ve onun malını kendisi için satın alması da caiz olur (SM).
175 -Vasî yetimin malını borç
alamaz. Eğer vasî çocuğun babası ise borç alabilir. Her ikisi de yetimin malını
borç veremezler. Hâkimin ise borç verme salâhiyeti vardır.
176 -Vasî, yetimin malını tasarruf
etmede dededen daha
salâhiyetlidir.
177 - Vasinin ölü
lehine şahitliği caiz olmayıp aleyhine şehâdeti caiz olur. Vasînin, mirasçılar
büyük olduklarında lehlerine şahitliği caizdir. Fakat küçük iseler caiz olmaz
(SM).
178 - Bir kimse,
kölesinin hizmetini, evinde oturulmasını ve bu ikisinin gelirini sürekli
ve belli bir müddetle vasiyet edebilir. Bu ikisinin kıymeti terekenin [12] üçte birinden çıkarsa kendisi için
vasiyet edilen kimse (mûsâ leh) köleyi istihdam eder, evde oturur ve
gelirlerini alır. Bunları ücretle çalıştıramaz, kiraya veremez, ölünün bu
ikisinden başka malı yoksa köle iki gün mirasçılara, bir gün vasiyyet edilen
şahsa hizmet eder. Mûsâ leh ölünce de tamamen mirasçılara intikal eder.
179 -1) Bir kimse
bahçesinin meyvesini vasiyet ederse mûsâ leh, vasiyet edenin ölümü sırasında
mevcut meyveleri alır. Eğer "daimî" kaydı konulmuşsa yaşadığı
müddetçe bahçenin meyveleri onun olur. Bahçenin geliri vasiyet edilmişse
hazırdaki ve gelecekteki gelirler mûsâ lehindir.
2) Bir kimse
koyunlarının yününü yahut yavrularını veya sütünü vasiyyet etmişse; ister
"daimî" kaydım koymuş olsun, ister koymasın bu vasiyyet sadece
ölümü esnasında mevcut olanlara mahsustur.
180 -Hastalık halinde azad etmek,
hibe etmek ve bağışlamasına ucuza satmak (muhâbât)[13] vasiyette bulunmak sayılır. Muhâbât
(yâni çok ucuza satmak) azaddan önce olmuşsa azad etmeğe takdim olunur. Sonra
olursa azadla eşit olur
(SM).
. *
181 -Allah Telalaya ait hakların
ödenmesi vasiyet edilince önce farz olanlar yerine getirilir. Hepsi farz
olmakla eşit olur ve mirasın da üçde biri bunları karşılamazsa vasiyyet edenin,
vasiyyet sırasına göre, yerine getirilirler. Vacib olmayanlarda, vasiyet
edenin önce söylediği önce yerine getirilir.
Terekenin üçte biri, bir şahsa ve
altıda biri diğer şahsa vasiyet edilince; terekenin üçte biri, ikili-birli
olarak ikisi arasında taksim edilir.
182 -Terekenin üçte biri (1/3) bir
şahsa ve altıda biri 1/6 diğer bir şahsa vasiyet edilince (mirasçılar buna razı
olmazlarsa) terekenin üçte biri aralarında ikili-birli olarak taksim edilir.
183 -Bir kimseye terekenin üçte biri
diğer bir kimseye de üçte biri yahut yarısı veya tamamı (SM) vasiyet edilince
(mirasçılar izin vermedikleri takdirde) terekenin üçte biri aralarında eşit
olarak taksim edilir ve mûsâ
leh üçte biri aşan
miktarı çarpma yapamaz (SM). Ancak yukarıdaki mesele hükmünden muhâbât, siaye
(kölenin kıymeti karşılığında kazanç sahasına atılması) ve derâhim-i mürsele
(kesirli ifade edilmeyen) hariçte kalır.
184 -Bir kimse malından, bir hisse
vasiyet etmişse mûsâ leh altıda bir (SM) hisse alır. Bir cüz -
(parça) vasiyet edilmişse mirasçı ona dilediği kadar verir, iki oğlu bulunur
ve bir oğluna düşen pay kadarını vasiyet etmişse mûsâ leh terekenin üçte birini alır.
185 - Bir kimse dinar
paralarının veya koyunlarının üçte birini vasiyyet ettikten sonra bunun üçte
ikisi helak olup geriye üçte biri kalsa bu miktar terekenin üçte birinden
çıktığı takdirde tamamen mûsâ
leh’e verilir-(Z). 'Çek bir
cinsten olunca ölçülen, tartılan ve giyilen şeyde de hüküm böyledir. Eğer
muhtelif cins iseler geriye kalanın üçte biri mûsâ
lehin olur. Köle ve
evlerin hükmü de bunun gibidir.
186 -Bir kimse, malının üçte birini:
Zeyd ve Amr’e vasiyet edip, Arar ölü olsa malın üçte biri Zeyd'in olur. Eğer; “malımın
üçde biri Zeyd ile Amr arasında vasiyyettir" dediyse Zeyd, üçte birin
yansını alır.
187 - Bir kimse,
malından bin lira birisi için vasiyette bulunur ve kendisinin para olarak değil
de ayn olarak malı ve ayrıca alacağı bulunsa, bu bin lira aynî malın üçte
birinden çıkıyorsa mûsâ
leh’e aynî maldan
verilir. Eğer bin lira, aynî malın üçte birinden çıkmazsa ayn’in üçte biri ile
alacaktan tahsil edilenin üçte birinden bin lirayı tamamlayıncaya kadar alınır.
188 - Bir kimse,
malının üçde birini falan adama ve fakirlere vasiyyet etmişse; üçde birin
yarısı o falan adama, diğer yarısı da fakirlere ve-, rilir (M).
189 - îki adamın her
ilcisine de yüzer lira vasiyyette bulunup, sonra üçüncü bir adama "Seni de
o ikisi ile beraber ortak ettim" derse bu üçüncü kişi her yüz liranın
üçde birini alır.
190 - Bir kimse;
"falanın bende bir alacağı var" deyip mirasçılar da onu tasdik
ederlerse, terekenin üçte birine kadar tasdik etmiş olurlar:
191 -Hem vârise ve hem de vâris
olmayan birisine vasiyet yapılırsa, vasiyet edilen şey (mûsâ bih)in
yarısını vâris olmayan alır. Vârisin olan diğer yarısı da iptal olur.
192 -Komşulara, Ashâra,
Ahtâna ve Ehle Yapılan Vasiyetler
a) Bir kimsenin komşularına yaptığı
vasiyyet, o kimsenin evine, evleri bitişik olanlaradır (SM).
b) Ashâr (Dünürler):
Bir kimsenin hanımı tarafından olan bütün zî
rahm-i mahremleridir.
c) Ahtân (Damatlar, enişteler
ve dünürler gibi) bir kimsenin kendisine mahrem olan kadınlardan hepsinin
kocalarıdır.
d) Ehl: Bir kimsenin ehli; onun sadece
hanımı (zevcesi) demektir (SM).
e) Âl: Bir kimsenin ehli beyti (En
yukardaki dededen itibaren neseb münasebeti bulunanların hepsidir.
f) Neseb ehli: Bir kimsenin
babası tarafından kendisine nesep yakınlığı olanların
hepsidir.
g) Cins: Bir kimsenin cinsi, o kimsenin
babasının evinin halkıdır.
193 - a) Bir kimsenin
"akrabasına" yahut "zevi’l arabetine" veya
"erhamına" yahut "zevi'l-erhamına veya ensabına"
vasiyyette bulunsa vasiyyet edilen şey (mûsâ bih)’in ana-baba ve çocuklar
hariç bütün zî rahmi mahremlerinden en az iki kişiye
verilir (SM). Ced (dede) hakkında ise iki rivayet vardır. Yukardaki durumda el-akrebu fel-akreb (en yakın ondan sonra gelen yakın)
kaidesine itibar edilir. Eğer, vasiyet eden kimsenin bir amcası ve iki de
dayısı bulunsa; vasiyet edilen şeyin yarısını amcası diğer yarısını da iki
dayısı alır (SM). İki amca, iki de dayı olduğunda vasiyyet edilen şeyin tümü
yalnız amcaların olur (SM).
- Eğer vasiyet edenin bir tek amcası olsa, üçte birin yarısını alır (SM). Bir amcası bir halası ve bir de dayısı bulunsa, vasiyet eşit olarak amca ve halaya ait olur.
- Bir kimsenin "zî-karabetine veya zî-nesebine" yapmış olduğu vasiyetlerde de durum yine yukardaki gibidir. Şu kadar var ki bu sefer bir tek kişi hepsini alır. Bu kimsenin zî-rahmi mahremi yoksa vasiyyet batıl olur (SM).
194 -Falanın oğullarına diye vasiyet
edilip o kimse de Benî Temîm gibi bir kabilenin babası ise bu
vasiyet erkekleri, kadınları, fakir ve zenginleri içine alır. Eğer bunlar
sayılamazlarsa vasiyet geçersiz olur. Kendisine vasiyet olunan kişi bir
kabilenin değil de bir soy ve nesilin babası ise vasiyet hususî olarak
erkeklere (SM) ait olur.
195 - Falan kabilenin
"yetimlerine yahut körlerine veya yatalak hastalarına veya dullarına"
vasiyyet yapılmışsa onlar sayılabiliyorsa bu vasiyyet fakir olanlarını da
zengin olanlarını da içine alır. Fakat sayılamazlarsa yalnızca fakir olanlara
ait bulunur.
196 -"Falan adamın
mirasçılarına"
diye yapılan vasiyette erkekler kadınların iki katı pay alırlar. "Falan
adamın çocuğuna" diyerek vasiyet yapılmışsa kadın, erkek bu
vasiyetten eşit hisse alırlar.
197 - Bir şahsın
çocukları adına yapılan vasiyyetlere, o şahsın oğlunun çocukları (torunları)
dâhil edilmezler. Ancak kendi çocukları bulunmadığında oğlunun çocukları dâhil
olur. Kızından olan torunları ise katılmazlar.
198 -Bir kimse, mevlâları (köleleri) [14] adına vasiyet edince, bu vasiyet,
sıhhatinde ve hastalığında azad ettiği kölelerine ve bunların erkek ve kız
çocuklarına ait olur. Yukardakilerin bulunmayışı müstesna buna mevlâların
mevlâları dâhil edilmez. Eğer o kimsenin bir mevlâsı ve bir de mevle'l-müvâlati bulunursa vasiyet edilen şeyin yarısı
mevlânın ve geri kalan da mirasçılarının olur. Bu vasiyeti yapan kimsenin
kendisini azad etmiş olan mevlâları (efendileri) ve kendisinin azad ettiği
mevlâları (köleleri) bulunursa bu vasiyeti geçersiz olur.
FERÂİZ [15]
199 - Ölünün Terekesi
(bıraktığı mirası) Sıra İle Dört Hak Bağlanır
a) Bir ölünün terekesinden önce (israf ve
cimriliğe kaçmadan) tereke mikdarına münasip şekilde ölünün defin ve teçhiz
masrafları çıkartılır.
b) Sonra geri kalan malın tamamından
borçları ödenir.
c) Borçlar ödendikten sonra geriye kalan
malın üçte bir (1/3) inden vasiyetleri yerine getirilir.
d) Geriye kalan mal, vârisleri arasında
bölünür.
200 - Mirasçı (Varis) Olma Sebepleri Üçtür
a) Rahim (nesep/soy)
b) Nikâh,
c) Velâ (köle azad edenin o köleye
olan yakınlığı).
201 - Terekeye Hak kazananlar On Sınıf
a) Hisse sahipleri (ashâb-ı feraiz)
b) Neseben (soy itibariyle olan)
asabe,
c) Sebeben asabe ki, köleyi azad eden
kimsedir,
d) Köleyi azad edenin binefsihi (aslen)
asabesi,
e) Red sahipleri (ashab-ı red)
f) Zevi'l-erham,
g) Mevlâl-müvâlât - Velâ sahibi: (Bir
kimsenin bir takım şartlarla başka birisini veli edinmesi ki, bahsinde
geçmiştir).
h) Nesebi kimden olduğu sabit değilken
nesebi ikrar olunan = (mu-karnın leh),
i) Terekenin üçte birinden fazla kendisine
vasiyyet edilen (mûsâ leh),
j) Beytü'1-mal (devlet hazinesi).
202 - Mirasçı olmaya mani olan haller dörttür
a) Adam öldürme (Yakın akrabasını öldüren
kimse onun malından hak alamaz),
b) İki ayn dinden olmak,
c) Hükmen iki ayrı memleketten olmak. (Bu
gayrimüslimler içindir).
Farz Olan Hisseler ve Bunlara Hak Kazananlar
203 - Allah Teâlânın
kitabında geçen muayyen hisseler (farzlar) altıdır:
a) Sekizde bir (1/8) - sümün,
b) Altıda bir (i/6) - südüs,
c) Dörtte bir (1/4) – rubu’,
d) Üçte bir (1/3) - sülüs,
e) Yarım (1/2) - nısıf,
f) Üçte iki (2/3) - sülüsan.
204 - Muayyen hak
sahiplerinin (ashâb-i ferâizin) hisselerini Allah Teâlâ şöylece
belirtmiştir [16]:
a) Zevcenin iki hali vardır: a) Sekizde bir (1/8), b) dörtte bir( ¼).
b) Kocanın iki hali var: a) Dörtte bir (1/4), b) Yarım (1/2).
c) Bir kızın bir durumu vardır:
Yarım (½).
d) Bir kız kardeşin bir hâli var: Yarım
(1/2).
e) Annenin iki hâli vardır:
· Baba ile ve ana bir kardeşten bir
tane bulununca altıda bir, (1/6) alır.
· Anne; ana bir kardeşlerden iki ve daha
fazlası bulununca üçte bir (1/3) alır.
f.)Babanın bir
hissesi belirtilmiştir, o da altıda bir, (1/6) dir.
g) Ana bir kardeş
bir tane ise altıda bir, (1/6) hisse alır.
h) Ana bir
kardeşler iki veya daha fazla olursa üçte bir, (1/3) hisse alırlar.
ı) Birden fazla
kızların üçte iki, ( 2/3) hissesi vardır.
j) Birden fazla
kız kardeşin üçte iki, ( 2/3) hissesi vardır.
ASABELER
205 - Asabe ikiye
ayrılır
1) Neseb(soy)
itibarı ile olan asabe,
2) Sebeben asabe.
206 - Neseb itibari
ile olan asabeler üç kısımdır
A) Kendi başına (aslen) asabe, ölüye
nispet edilince araya kadınlar girmeyen bütün erkeklerdir ki, bunlar dört
kısımdır:
1) Ölünün cüzleri: Oğulları, sonra
oğullarının oğulları ve aşağıya doğru oğullarının oğullarıdır.
2) Ölünün
asılları: Ölünün babası
(ye yukarıya doğru) dedesidir.
,3) Ölünün
babasının cüzleri: (Ana-baba bir
yahut baba bir erkek kardeşleri) sonra bunların erkek çocukları,
4) Ölünün
dedesinin cüzleri: Yani ölünün
amcaları sonra bunların oğulları, sonra babanın amcaları, sonra bunların
oğulları, sonra dedenin amcaları sonra bunların oğulları ve bu böyle devam
edip gider...
207 - B) Başkası ile
birlikte asabe (bigâyrihi asabe): Kendi erkek kardeşleri ile beraber
bulundukları takdirde asabe olan dört kısım kadınlardan ibarettir:
1) Ölünün oğlu ile
beraber kızları,
2) Ölünün oğlunun
oğlu ile beraber oğlunun kızları (oğlundan olan erkek ve kız torunları),
3) Ölünün ana-baba bir kız
kardeşleridir ki, erkek kardeşleri ile asabe olurlar.
4) Ölünün baba bir
kız kardeşleridir ki, bunlar da erkek kardeşleri ile asabe
olurlar.
208- C) Başkasının
bulunması ile asabe (mea gayrihi asabe): Ölünün ana-baba bir veya baba bir kız
kardeşleridir. Bunlar ölünün kızları veya oğlunun kızları ile beraber bulununca
asabeden olurlar.
209 - Zinadan doğan
çocukla lian yolu ile nesebi red edilen çocukların asabeleri annelerinin
velileridir.
210 - Köle azad eden
kimse, kendi başına (binefsihî) asabedir. Sonra asabesi, "Neseb itibarı
ile olan asabe" söylenen tertip üzere devam eder. Bu, asabelerin en
sonuncusudur.
HACB
211 - Altı kişi
vardır ki bunlar asla tam hacb ile mahcûb olmazlar.
Hacb Çeşitleri
Hacb iki çeşittir: a) Kısmen hacb,
b) Tamamen hacb. Hacb men etmek, kaldı mı ak demektir, istilahda hacb:
"Belli bir şahsın, terekeden hissesini, diğer bir şahsın
bulunuşuna bağlı olarak tamamen veya kısmen men etmek, kaldırmak"tır.
Hâcib: Hacb eden. Mahcûb: Hacb edilen, hissesi
men edilen, hissesi kaldırılan.
1) Baba, 2) Oğul, 3) Koca, 4)
Anne, 5) Kız, 6) Zevce - (hanımı)dır. Bunlardan başkasında ise yakın olan uzak
olanı hacb eder.
212 - Ölüye bir
şahıs sebebi ile bağlanan kimse, arada o şahıs var iken onunla beraber mirasçı
olamaz. Ancak ana bir çocuklar vâris olurlar.
213 -Gayri müslim, katil ve köle gibi
verasetten mahrum olanlar başkalarını asla hacbetmezler.
214 -Hacb edilmiş (mahcûb) olan ise
başkalarını hacb eder. Ölünün babası; kız ve erkek kardeşlerini hacb eder.
Onlar da annelerinin hisselerini üçte bir (1/3 den altıda bir (l/6)e
indirirler.
215 - Ana-baba bir
erkek ve kız kardeşler; ana-baba bir erkek kardeş ve ötekiler sebebi ile
düşerler.
216 - Baba bir erkek
ve kız kardeşler; ana-baba bir erkek kardeş ve ötekiler sebebi ile düşerler.
217 - Ana bir erkek
ve kız kardeşler; çocuk, oğlan çocuğu, baba ve dede sebebi ile düşerler.
218 - Gerek anne
tarafından olsun, gerek baba tarafından olsun bütün nine (cedde)ler; anne
sebebi ile düşerler ve baba tarafından olan nineler de baba sebebi ile sakıt
olurlar.
219 - Mirasçı veya
hacb edilmiş kimseler olarak, yakın ve uzak kadınları hacb ederler.
Avil
(Yükselme)
220 - Avil, farz
sahiplerine verilen hisselerin toplamının meseleyi teşkil eden sayıdan fazla
olmasıdır ki, farz sahiplerinin hisselerine göre haklarında bir noksanlaşma
olur.
221 - Miras
meselelerinde kullanılan mahreçler: 2, 3, 4, 6, 8,
12, 24 olmak üzere yedidir. Bunlardan dördü avl etmez ki, onlar da 2,
3, 4, ve 8 sayılarıdır. Diğer üçü ise avl eder, bunlar 6, 12
ve 24'dür.
Altı (6), tek ve çift olarak
on (10)a kadar avl edebilir. On iki (12) de 13, 15, ve 17 ye kadar avl
edebilir. Yirmi dört (24), sadece 27'ye avl eder.
Red Meseleleri
222 - Red; avlin zıttıdır. Muayyen hisse sahiplerine
(ashab-ı feraize) hisseleri verildikten sonra geriye hisse kalır ve bunu alacak
bir asabe (mirasçı) bulunmazsa, bu geri kalan hisse, yine muayyen hisse sahiplerine
hisseleri mikdarınca geri çevrilip verilir. İşte buna red denilmektedir. Ancak
karı ile kocaya red yapılmaz. .
223 - Red; bir cins, iki cins ve üç
cins kimseler üzerinde meydana gelir. Sonra mesele iki durumdan hâli olmaz:
1) Ya geriye kalan
miktar, kendilerine verilmeyenler bulunur.
2) Yahut da
kendilerine verilenler bulunur. Bu ikincisinin de iki durumu vardır:
a) Yalnız bir cins
kendilerine verilenler (red yapılanlar) bulunur.
b) Yahut iki veya
daha çok cins kendilerine verilenler bulunur. (Karı-koca bulunmayıp) yalnız bir
sınıf kendilerine verilenler bulununca tereke bunların sayısına bölünür.
Eğer üzerlerine red yapılanlar iki veya
daha çok cinsten olurlarsa mesele bu farz sahiplerinin hisseleri toplamından
olur. Fazla gelen düşürülür.
Zevi'l-Erhâm
224 -Yakın olan her kimse hisse
(farz) sahibi olmadığı gibi asabe de değildir.
225 - Zevil-erhâm,
asabeden olanlar gibidir. Eğer (muayyen hisse sahiplerinden biri veya asabeden
bir kimse bulunmayıp) zevi'l-erhâmdan bir tek kişi bulunursa malın hepsini
alır.
226 - Ölüye en yakın
olan uzak olanı hacb eder.
227 - Zevi'l-erhâm
dört sınıfa ayrılır:
1. Ölüye nisbet
edilenler:
Bunlar ölünün kızlarının çocukları ve oğlunun kızlarının çocuklarıdır.
2) Ölünün nisbet edildiği kimseler: Ölünün fâsid
olan dedeleri ve fâsid olan nineleridir [17].
3) Ölünün ana ve
babasına nispet edilenler: Ölünün bütün
kız kardeşlerinin çocukları, bütün erkek kardeşlerinin kızları ve ana bir erkek
kardeşlerinin çocukları.
228 - Birlikte
boğulan ve çökme yüzünden helak olan bir topluluktan kimin daha önce öldüğü
bilinmezse her ölünün malı mirasçılarından sağ kalanlara verilir
Ana Karnındaki Çocuğun ve Mecusinin Mirasçı Olması
229 - Mecusî (ateşe
tapan) batıl nikâhlar yüzünden mirasçı olamaz. Mecusî iki akrabalık toplandığı
zaman, eğer bu akrabalıklar iki şahsa dağıldığında o iki şahıs bu iki akrabalık
sebebiyle vâris oluyorlarsa Mecusi de kendinde toplanan iki akrabalık
sebebiyle mirasçı olur.
230 - Anne karnındaki
çocuk mirasçı olur ve onun hissesi kendi adına durdurulur.
Münâseha
(Hisselerin Mirasçılara Geçirilmesi)
231 - Münâseha: Bir ölünün malı
taksim edilmeden mirasçılardan bazılarının daha ölmesidir. Bunda asıl olan
birinci ölünün farz (muayyen ve mukadder) olan hissesi ile ikinci ölünün farz
olan hissesinin tashih edilmesi (terekeyi bölünebilir şekilde mesele şekline
kovmaktır [18]. Eğer birinci ölünün farz
olan hissesinden ikinci ölünün hissesi kendi mirasçılarına bölünürse her iki
mesele de sahih olmuştur.
232 - Eğer birinci
ölünün hissesinden, ikinci ölünün hissesi kendi mirasçılarına bölünemez (yâni
her ölü için ayrı bir mesele yapmak gerekir) ve birinci meseleden ikinci ölüye
isabet eden hisseleriyle meselesinin tashihi arasında muvafakat var ise ikinci
tashihin vefkı birincinin tashihi ile çarpılır [19].
233 - Birinci meseleden
ikinci ölüye isabet eden hisseler ile ikinci meselenin tashihi arasında
muvafakat olmazsa ikinci tashihin tamamı birinci ile çarpılır. Çıkan sonuç her
iki meselenin de çıkış yolu olur.
234 - 1) Taksim şöyle
yapılır: Birinci ölünün
mirasçılarının hissesi kendi meselelerinin tashihi ile çarpılmış olan sayı ile
çarpılır. Sonra da ikinci ölünün mirasçılarının hisseleri birinciden kendisine
intikal etmiş olanın tamamı ile yahut onun vefkı ile çarpılır
2) Üçüncü bir
kimse de ölünce ilk iki meselenin tashihi yapılır. Sonra eğer o ikisinden veya
birinden ise üçüncünün hisseleri o ikisi ile beraber nazara alınır ve bu kendi
meselesine bölününce üç mesele de sahih olmuş olur. Eğer bölünemezse bunun
meselesi veya vefkı ilk iki meselenin tashihi ile çarpılır. Üçüncüden alacağı
olanlarınki de, üçüncü ölünün hisseleri veya vefkı ile çarpılır. Dördüncü ve
beşinci kimseler ölseler yine böyle olur.
Ferâizin Hesabı
235 - Kur'an-ı
Kerîm'de tayin edilmiş olan hisseler iki çeşittir:
1. Çeşit: Yarım; 1/2,
dörtte bir; 1/4, sekizde bir; 1/8 dir.
2. Çeşit: Üçte iki; 2/3,
üçte bir; 1/3, altıda bir; 1/6 dır.
Yarım; 1/2'in mahreci (paydası) 2,
dörtte bir; 1/4'inki 4, sekizde bir; 1/8'inki 8, üçte bir;
1/3 ve üçte iki; 2/3'ninki 3, Altıda bir; 1/6 ve altıda iki;
2/6'ninki de 6 dır.
237 - 1) Birinci
çeşitten yarım, (1/2), ikinci çeşidin hepsi veya birisi yahut ikisi ile
birleşirse mesele 6 sayısından kurulur.
2) Birinci
çeşitten dörtte bir, (l/4) ikinci çeşidin hepsi veya bazısı ile birleşirse
mesele 12 sayısından kurulur.
3) Birinci
çeşitten olan, (1/8) sekizde bir, ikinci çeşidin hepsi veya biri ile birleşirse
mesele 24 sayısından kurulur.
4) Hisseler tashih
olunup her ferikin hisseleri bunun üzerine bölünebiliyorsa çarpmaya lüzum
kalmaz.
5) Hisseler
kesirli olunca kendilerine kesirli hisse düşenlerin adedi asıl mesele ile
çarpılır. Avliyyeden ise avli ile çarpılır. Çarpma sonucu, meselenin
tam mahreci olur.
6) Eğer hisseleri
adetlerine muvafık [20] olursa sayılarının vefkı asıl mesele
ile çarpılır.
7) İki fırkanın
hissesi kendilerine kesirli bölününce her fırkanın hisseleri ile sayıları
arasında sonra da iki sayı arasında muvafakat aranır.
8) İki sayı
birbirine eşit olduklarında, sayılardan biri meselenin aslı ile çarpılır.
9) İki sayı
arasında tedahül var ise yani iki sayının büyük olanını küçük sayı kesirsiz
bölerse büyük sayı asıl mesele ile çarpılır.
10) İki sayı
arasında muvafakat var ise ikisinden birinin vefkı diğeri ile çarpılır. Çıkan
sonuç da asıl mesele ile çarpılır.
11) İki sayı
arasında mübayenet var ise yâni iki sayının küçüğü büyüğünü bölemez ve üçüncü,
bir sayı da bunları bölemezse her biri diğeri ile çarpılır. Sonra netice
toplamları da asıl mesele ile çarpılar.
12) Uç veya daha çok fırkanın hisseleri
kendilerine tam bölünenle-, yip kesirli çıkınca önce sayıları ile hisseleri
arasında ortaklık aranır. Sonra her birinin sayıları arasında ortaklık aranır.
Sonra iki fırka arasında tedahül, eşitlik (mümaselet), muvafakat ve mübayenet
olduğunda yapılan işlemler gibi işlem yapılır. Fırkalar ile hisseleri arasındaki
çarpma neticesi hissenin cüz'ü olarak isim alır. Bu da asıl mesele ile
yapılır.
Mirasın Bölünmesi
238 – Miras, dirhem veya dinar
paradan ibaret olup mirasçıların hisselerine göre bölünmek istenildiğinde
meselenin tashihi neticesinde her mirasçıya düşen hisse tereke ile çarpılır.
Sonra yekûnu asıl meseleye bölünür.
239 - Eğer tereke ile
meselenin tashihi arasında muvafakat var ise meselenin tashihinden her
mirasçıya düşen hisse terekenin vefkı ile çarpılır, sonra yekûn meselenin
tashihinin vefkıne bölünür ve mirasçıya düşen pay meydana çıkar.
Alacaklılar arasında da terke bu
şekilde pay edilir. Borçların tamamı mesele yerine geçirilir ve alacaklıların
alacak miktarları vârisin hissesi yerine konulur.
Mirasçılardan Bir Kısmının Anlaşma
Neticesinde Aradan Çıkması
240 - Alacaklılardan
yahut mirasçılardan biri, terikeden bir mal karşılığında anlaşarak aradan
çıkınca o kimse hiç yokmuş gibi atılır. Atılanın hissesi düşürüldükten sonra
geriye kalan miktar mirasçılara hisselerine göre bölünür.
---------------------
DİPNOTLAR VE KELİMELER
[12] Tereke: Ölen bir kimsenin geride
bıraktığı maldır.
[13] Muhâbât: Bir malı değerinden çok düşük
fiyatla vermektir. 100 L. kıymetindeki bir malı 50 L.ye vermek gibi.
Zevil Ehram: Birbirine mirasçı olan akraba.
Zi Rahmi Mahrem: Bir erkeğin ve
kadının nikâhlanıp hiç evlenmeyeceği, kan bağı ile olan soydan akrabası.
Zî rahm-i Mahrem Şunlardır:
Erkekler: 1) Baba, 2) Baba ve annesinin
babası, 3) Oğlu, oğlunun oğlu, 4) Erkek kardeşi, 5) Erkek kardeşinin oğlu, 6)
Kız kardeşinin oğlu, 7) Amca, dayı.
Kadınlar: 1) Anne, 2) Anne ve babasının
annesi, 3) Kızı, kızının kızı, 4) Kız kardeşi, 5) Kız kardeşinin kızı, 6) Erkek
kardeşinin kızı, 7) Hala, teyze. (İbn-i Âbidîn)
Amca, dayı, hala ve teyze kızı ve yenge yani
kardeşin hanımı, zî rahm-i mahrem değildir. Yani bu beş kadın yabancı demek
olup, bunların açık yerlerine bakmak, başı, kolu açık iken konuşmak, halvet
etmek (yalnız bir arada kalmak) haramdır. (M. Zihni Efendi)
Akıl ve baliğ olmayan (akıllı ve ergenlik
çağına gelmemiş) oğlan ve her yaştaki evlenmemiş veya dul kız ve hasta veya kör
adam fakir olup, babaları yok ise, nafakalarını vermek zengin olan zî
rahm-i mahremleri üzerine miras miktârı ile farz olur. (Ubeydullah bin
Mes’ûd) bu bilgiler tercüme eden tarafından değil, benim tarafımdan
eklendi - akn.
[14].Mevlâ: Hem efendi ve hem de
köle manasına gelir. Burda köle manasında kullanılmıştır.
Mevle'l-Muvâlât Nedir: Kelime
anlamıyla "yardımlaşma sözleşmesi" demek olan mevle'l-müvâlât,
fıkıhta, bir gayrimüslimin îmân ederek, bir Müslümanla, ihtiyaç olursa
Müslüman'ın diyet borcunu ödemesi, buna karşılık kendisine mirasçı olması
üzerine yapılan bir anlaşmadır.
[15] Ferâiz: Farz kelimesinden
türeyen "fariza" kelimesinin çoğuludur. Farz, lügâtta, takdir
etmek, kesmek, beyan ve açıklama manalarına gelir. Allah Teâlâ Kuranda: "...
O halde tayin ettiğiniz (o mehr)in yarısı onlarındır" (Bakara - 237)
buyurur. Burada takdir manasınadır. Hâkimin nafaka takdir etmesine de, "hâkim
nafakayı farz kıldı" denilir, "indirdiğimiz ve beyan
ettiğimiz, açıkladığımız bir suredir" (Nûr - 1) ayetinde "farz"
beyan ve açıklama mânasında kullanılmıştır. Farenin elbiseyi kesmesinde de bu
kelime, kesmek, parçalamak manalarını ifade eder.
Istılah da farz: kitap, mütevatir
sünnet ve icma gibi katî delille sabit olan hükümdür. Fıkhın bu bahsi "Feraiz"
olarak isim aldı. Çünkü feraiz; takdir edilmiş, katı ve açıklanmış hisselerden
ibarettir. Katî delillerle sabittir. Böylece feraiz, lügat mânâsını yahut da
ıstılahı mânasını içine almış bulunuyor.
Fıkhın bu bölümü iki yönden bu isimle
hususiyet kazanmıştır. 1- Allah Teâlâ bu isimle isimlendirmiş ve "Allah
Teâlâdan bir farizadır" (Tövbe - 60, Nisa, a: 11) diye buyurmuştur.
Hz. Peygamber de bu bölümü böyle isimlendirmiş ve "Feraizi öğreniniz"
(Buharı, Davûd) buyurmuşlardır. 2- Allah Teâlâ, namazı, orucu ve diğer
ibadetleri mücmel olarak ifade ettiler ve mikdarlanm açıklamadılar. Hâlbuki
feraizden bahsettiler ve hisselerini açıkladılar. Noksana ve fazlaya ihtimali
olmayacak şekilde tam olarak mikdarlanm ortaya koydular, işte bu manalardan
dolayı bu bölüm "feraiz" ismi ile hususiyet
kazanmıştır.
trs: Lügâtta, beka, bakiye, kalıntı demektir.
Vâris de, baki (kalan) demektir. Baki kelimesi Allah'ın da isimlerinden
biridir. Bütün mahlukât yok olduktan sonra O kalacaktır. Vâris, miras
bırakandan sonraya kaldığı için bu ismi almıştır. Istılahta İrs "Hilâfet
yolu ile bir kimsenin yâni ölünün malının diğerine intikal etmesi"dir.
Vâris: Ölenin malı kendisine intikal eden
mirasçısıdır. Vârisin çoğulu verese gelir.
Muris: Miras bırakan ölü.
Asabe: Sözlük anlamı ? asabe (hukuk terimi)bir
kimsenin erkek tarafından yakınları. islâm miras hukukunda payları
belirtilmemiş olan fakat pay sahipleri paylarını aldıktan sonra terekenin geri
kalanının tamamını alan, kendisiyle eşit pay sahibi kadınlar varsa onlarla
terekeyi ikili-birli bölüşen, pay sahibi hiç kimse yoksa terekenin (mirasın)
tamamını alan erkekler.
Asabe: 1- Neseben asabe, 2- Sebeben asabe diye
iki kısma ayrılır:
Neseben asabe: Ölüye neseb
(soy) yönünden yakınlığı olanlardır.
Sebeben asabe: Azad edilen
kölenin efendisi ile onun binefsihi (aslen) asabesinden olan erkeklerdir.Ashâb-i
red: Neseb yönünden ferâiz sahiplerinden olan ve kendilerinden başka
asabe bulunmadığı takdirde hem muayyen hisseleri alan, hem de geriye kalan
hisselere, geri çevrilip verilmesi = (red) suretiyle hak kazanan kimselerdir.
Koca veya zevce ile beraber bulunan kız gibi.Ashab-i ferâiz (ferâiz
sahipleri): Mirastan hisseleri Kur'an'la tayin edilen mirasçılardır ki dördü
erkek sekizi kadın olmak üzere on iki kısımdır.
Tereke: Terk edilen şey demektir. Bir ölünün
geride bıraktığı kendisine ait malına tereke denilir.
Tamamını alan yakınlarıdır.Zî rahm: Lügat
manası itibarı ile karâbet ve yakınlık sahibi demektir. Bunun çoğulu "Zevi'l-erham"
gelir, istilanda ise: Terekeden üçte bir, dörtte bir gibi belli bir hissesi
olmıyan ve asabe de bulunmayan yakınlara ve akrabalara" denilir.
[16]. Hisselerin, sahiplerinin karşısına
yazılması için tercümede ufak bir yer değişikliği olmuştur (Mütercim).
Hacb: (Lügatte) Men etmek manasına gelir.
Istılahta hacb ise: Muayyen bir şahsın terekedeki sehmini, diğer bir şahsın
bulunmasından dolayı, tamamen veya kısmen men etmek (vermemek) demektir.
(Fetvayı Hindiye)
[17] Fâsid ced (dede): Ölüye nisbetinde
ana dâhil olan dededir. Ananın babası, babanın anasının babası gibi.
4) Ölünün dedelerine nisbet edilenler: Ana
bir amcalar, teyzeler ve dayılar, bütün halalar (babanın kız kardeşleri), bütün
amcaların kızları ve bütün bunların hepsinin çocukları ve onlara aracılarla
bağlı olanlar.
Bu dört sınıftan birinci sınıf varken ikinci
sınıf bir hak alamaz (SM).
[18]
Meselenin tashihi: Vârislerin hisselerini, hîçbiri hakkında küsurat
meydana gelmeyecek şekilde ve mümkün olduğu kadar en az miktardan göstererek,
terekeyi bölünebilir bir hale koymaktır.
[19] . Sayıların vefkı: İki sayıdan her
bilinin ortak bölenleri ile ortak bölenlerin sayılara bölümünün neticesidir.
Meselâ 15 ile 10 sayısının ortak bölenleri: 5'dir. 15: 5 = 3, 10: 5 = 2
eder. Bu durumda 3 sayısı 15'in, 2'de 10'un vefkı olur.
Avliyye: Sözlükte zulüm, haksızlık, yükselme,
artma, haddi aşma anlamlarına gelen "avl" kelimesinden
türeyen avliyye ıstılah olarak, vârislerin hisseleri
toplamının terekenin ortak paydasını aştığı meseleye denir. Bir başka ifadeyle
terekenin hisse sahiplerine hisseleri oranında paylaştırıldığında terekenin
yetmemesidir.
[20] Muvafakat: İki sayıdan küçük
olanı büyüğünü bölemez, fakat üçüncü bir sayı bu iki sayıyı ayrı ayrı
bölebilirse bu iki sayı arasında muvafakat var denilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder